40 Hadis

40 Hadis

Ömer’den (radiyallahu anh) şöyle rivayet edilmiştir:

Biz bir gün Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) yanında otururken, birden, elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah bir adam çıkageldi. Üzerinde yolculuk yaptığını gösteren herhangi bir belirti olmadığı gibi aramızda da onu tanıyan birisi yoktu. Adam, Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve sellem) yanına kadar gelip oturdu; dizlerini onun dizlerine dayadı; ellerini dizlerinin üzerine koydu ve şöyle dedi:

- Ya Muhammed! (sallallahu aleyhi ve sellem) Bana İslam’ın ne demek olduğunu söyle?

Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şu cevabı verdi:

- İslam, Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in de Allah’ın Resulü olduğuna şehadet etmen, namaz kılman, zekât vermen, Ramazan orucunu tutman ve gücün yeterse haccetmendir. Adam, doğru söyledin, dedi.

Biz onun, hem sormasına hem de tasdik etmesine şaşırdık. Adam sonra:

- Şimdi de bana imanın ne demek olduğunu söyle, dedi. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem):

Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayır ve şerrin O’ndan olduğuna inanmandır, buyurdu.

Adam yine:

- Doğru söyledin, dedi.

Arkasından:

-Bana ihsanı anlat, dedi.

Rasululah (sallallahu aleyhi ve sellem):

- İhsan, görüyormuş gibi Allah’a ibadet etmendir. Her ne kadar sen onu görmüyorsan da o, muhakkak seni görmektedir, cevabını verdi.

Adam:

- Bana, kıyametin ne zaman kopacağını söyle, dedi. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem):

-Sorulan, (bu konuda) sorandan daha bilgili değildir (senin gibi ben de bilmiyorum), dedi.

O:

- Öyleyse bana kıyametin alametlerinden söz et, dedi. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):

- Cariyenin hanımefendisini doğurması ve yalınayak, çıplak, fakir deve çobanlarını yaptırdıkları binalarla boy ölçüşürken görmendir, dedi.

Hz. Ömer (radiyallahu anh) sözüne şöyle devam etti: Daha sonra adam çıkıp gitti. Bir süre hayretler içinde kaldım. Sonra Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):

Ömer! Soru soran kimdi, biliyor musun? dedi.

Ben de:

- Allah ve Resulü daha iyi bilir, dedim. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem):

- O Cebrail’di. Size dininizi öğretmeye gelmişti, buyurdu.”

(Müslim, Tirmizi, Ebu Davud ve Nesai)

عَنْ عُمَرَ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ أَيْضًا قَالَ: " بَيْنَمَا نَحْنُ جُلُوسٌ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه و سلم ذَاتَ يَوْمٍ، إذْ طَلَعَ عَلَيْنَا رَجُلٌ شَدِيدُ بَيَاضِ الثِّيَابِ، شَدِيدُ سَوَادِ الشَّعْرِ، لَا يُرَى عَلَيْهِ أَثَرُ السَّفَرِ، وَلَا يَعْرِفُهُ مِنَّا أَحَدٌ. حَتَّى جَلَسَ إلَى النَّبِيِّ صلى الله عليه و سلم . فَأَسْنَدَ رُكْبَتَيْهِ إلَى رُكْبَتَيْهِ، وَوَضَعَ كَفَّيْهِ عَلَى فَخِذَيْهِ، وَقَالَ: يَا مُحَمَّدُ أَخْبِرْنِي عَنْ الْإِسْلَامِ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه و سلم الْإِسْلَامُ أَنْ تَشْهَدَ أَنْ لَا إلَهَ إلَّا اللَّهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ، وَتُقِيمَ الصَّلَاةَ، وَتُؤْتِيَ الزَّكَاةَ، وَتَصُومَ رَمَضَانَ، وَتَحُجَّ الْبَيْتَ إنْ اسْتَطَعْت إلَيْهِ سَبِيلًا. قَالَ: صَدَقْت . فَعَجِبْنَا لَهُ يَسْأَلُهُ وَيُصَدِّقُهُ! قَالَ: فَأَخْبِرْنِي عَنْ الْإِيمَانِ. قَالَ: أَنْ تُؤْمِنَ بِاَللَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ، وَتُؤْمِنَ بِالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ. قَالَ: صَدَقْت. قَالَ: فَأَخْبِرْنِي عَنْ الْإِحْسَانِ. قَالَ: أَنْ تَعْبُدَ اللَّهَ كَأَنَّك تَرَاهُ، فَإِنْ لَمْ تَكُنْ تَرَاهُ فَإِنَّهُ يَرَاك. قَالَ: فَأَخْبِرْنِي عَنْ السَّاعَةِ. قَالَ: مَا الْمَسْئُولُ عَنْهَا بِأَعْلَمَ مِنْ السَّائِلِ. قَالَ: فَأَخْبِرْنِي عَنْ أَمَارَاتِهَا؟ قَالَ: أَنْ تَلِدَ الْأَمَةُ رَبَّتَهَا، وَأَنْ تَرَى الْحُفَاةَ الْعُرَاةَ الْعَالَةَ رِعَاءَ الشَّاءِ يَتَطَاوَلُونَ فِي الْبُنْيَانِ. ثُمَّ انْطَلَقَ، فَلَبِثْتُ مَلِيًّا، ثُمَّ قَالَ: يَا عُمَرُ أَتَدْرِي مَنْ السَّائِلُ؟. ‫‬قُلْتُ: اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ. قَالَ: فَإِنَّهُ جِبْرِيلُ أَتَاكُمْ يُعَلِّمُكُمْ دِينَكُمْ ".